·
Orijinal
Adı:
Zübük
·
Yazar:
Aziz Nesin
·
Yayınevi:
Adam Yayınları
· Baskı
Yeri, Baskı Tarihi: Beyoğlu- İstanbul/ 1997
·
Baskı
Sayısı: 20. Basım
Aziz
Nesin tarafından yazılan kitap zübüklük kavramı üzerine kuruludur ve Zübükzade İbraam
Bey’in üzerinden anlatılmıştır. Zübük anlam olarak hileci, dolandırıcı,
sahtekâr ve açıkgöz bir tipi betimlemek için kullanılır. Roman İbraam Bey ve
çevresindekileri ele alır. Halk köylerine yeni gelen Almanca öğretmenine
Zübükzade İbraam Bey’i anlatırlar. Kitap İbraam Beyle ilgili öyküler
içermektedir ve her hikaye farklı bir karakterin ağzından anlatılır. Bu sayede
okuyucu halkın gözünden bakabilmektedir. Ayrıca Aziz Nesin farklı anlatıcılar
kullanarak bakış açısının çok boyutlu olmasını sağlamıştır.
Kitabın
ana karakteri Zübükzade İbraam Bey halkı kendi çıkarları için kullanan
üçkağıtçı bir adamdır. Yaptığı oyunlarla halkı dolandırmaktadır. Halk İbraam
Bey’den bıkmıştır ama ne zaman karşı çıkmaya kalksalar İbraam Bey onları tekrar
kandırmış ve İbraam Bey’in duacısı olmaya devam etmişlerdir. Zübükzade İbraam
Bey’in babası zamanında kendini Zeybekzade olarak tanıtmış halkı kandırarak
kendisinin efe olduğuna inandırmıştır. Halk Zeybekzade karşısında saygıda kusur
etmemiş Zeybekzade’yi kısa sürede zengin etmiştir. Fakat Zeybekzade’ nin hamama
girip kadınları gözetlemesi üzerine saygınlığını yitirmiş ve halk tarafından
Zübük lakabı takılmıştır. Böyle bir hikayeye sahip olan Zübükzade İbraam Bey hakkında
söylenenlere kulak asmamaktadır. Öyle ki babasından paşa olarak söz eder. Halk
gerçeği bilmesine rağmen ses çıkaramaz. Halkı bezdirmesine rağmen yaptığı
oyunlarla kendisini belediye reisliğine kadar getirmiştir hatta halk belediye
reisliği için İbraam Bey’e yalvarmıştır.
Kitapta
anlatılan olaylara baktığımızda olayların çoğunlukla bir ortak noktası olduğunu
anlayabiliriz. Hikâyelerin çoğunda halk galeyana gelip Zübükzade’ye karşı
çıkmak ister fakat çabaları Zübükzade’nin onları kandırmasıyla yine
Zübükzade’ye boyun eğer ya da onun haklı olduğunu düşünürler. Halk
Zübükzade’nin gerçek yüzünü bilmesine karşın her seferinde anlattıklarında bir
gerçeklik olabileceği düşüncesiyle karşı çıkamazlar. Zübükzade’ye göz yumup
inandıktan sonra onun yalan söylediği ortaya çıkar fakat bu seferde halk Zübükzade’ye
kendi izin verdiği için ses edemez.
Allah’ın kulu İsmail Efendi şöyle
anlatıyordu:
…Biz bu püsküllü belayı zorla
başımıza aldık. Her ne çektiysek, kendi beyinsizliğimizden. Bizde bu kafa
varken, bizim gibilere bir değil, on Zübük az gelir.
Belediye reisi oldu, sonra da bize
kan kusturdu. Kimse etmedi bize, n’ettikse kendi kendimize ettik. Yılanın başı
küçükken ezilecekti. Şimdengeri ne desek boş, olan oldu... (146) Halktan biri olan İsmail Efendi
Zübükzade’nin belediye reisi olmasından sonra bunları söylemiştir. Bu sözler
halkın farkındalığını göstermektedir. Halkın büyük bir çoğunluğu Zübükzade’nin
kişiliğini bilmekte ama yine de göz yummaktadır. Bu farkındalığı yukarıdaki
sözlerle kanıtlayabiliriz.
Gedikli İhsan Efendi Şöyle
anlatıyordu:
Bigün toplantıdayız. Zübükzade
İbraam,
–
Arkadaşlar,
dedi, bu anıt işine gayret verin! Anıt, büyük iş. Bir millet geleneksiz olmaz.
Gelenek ne? Gelenek türbe demek, ziyaretgâh demek, eski işler demek, bildiniz
mi? Yahu, bu kasabanın hani türbesi? Siz memleketi iyice gezmediğinizden
bilmezsiniz; başka yerlerde türbeden geçilmez. Bir yabancı gelse, “Hani ulan
sizin türbeniz?” dese de, olmadığını görüp suratımıza tükürse doğru değil mi?
Avukat Burhan alçağı, bize gerici dermiş. Ne gericisi? Biz halisinden Atatürkçüyüz
ve Atatürk hazretlerinin izindeyiz. Biz öyle, yatıra matıra, türbeye kıtıra
inanmayız. Velakin şehit başka, şehit türbesi. Atatürk rahmetli sağ olsaydı
bize “Aferin!” demez miydi? Hey koca Atatürk, şu Burhan gibi dinsizleri
temizlemedin de… Türbenin faydası çok. Efendim?
Bir kere anıt olsun, türbe olsun, bu bizim kasabanın namını artırır ve
turist çeker. Yahu, bizim buranın dertlileri, üç günlük yoldaki Arap Hoca
yatırına ziyarete gitmezler mi?... Yazık değil mi bu kadar yolu tepsinler?
Madem ki demokrasi var denmiş bir kere, bir memlekette okul da gerek, yatır da
gerek! Hepsinin müşterisi ayrı. Ne dersiniz?
Doğru söze ne diyelim… Herifin dili
güçlü. Ağzından bal akıyor.(178- 179)
Bu
konuşma Zübükzade’nin muhalefetteki Avukat Burhan’ın anıt yapılması isteğine
karşı çıkması üzerine yaptığı konuşmadır. İbraam Bey konuşmasında halkı
kandırabilmek için halkın değerlerini amaçlarıyla özdeşleştirmiş ve halkın
milli duygularını kullanmıştır. Adına anıt yapılacak kişinin şehit olduğunu
söylemektedir fakat bunun hiçbir gerçeklik payı olmamakla birlikte halkta bunu
bilmektedir. Buna rağmen konuşmanın üzerine Gedikli İhsan Efendi söylenenlere inanmıştır
ve yukarıdaki yorumu yapmıştır.
Aziz Nesin’in zübüklük kavramıyla neyi
anlatmak istediği buradan anlaşılabilir. Aziz Nesin birden farklı ve halktan
karakterler kullanması zübüklük kavramının anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.
Okuyucu birden fazla anlatıcı sayesinde olaya farklı açılardan bakma imkanı
bulmuştur. Aynı zamanda farklı anlatıcılar olayların tek taraflı olmadığını ve
zübüklük kavramının herkesi etkilediğini kanıtlamaktadır.
Romanda
anlatılan hikayeler birbirlerine benzemektedir ve okuyucuya hepsinin ortak bir
yönü olduğunu fark ettirir. Hikayelerin ortak noktası her seferide halkın
kandırılması ve her seferinde halkın bunu fark etmesidir. Bu tekrarlar zübüklük
kavramının okuyucu tarafından anlaşılmasına olanak sağlamaktadır. Halk
Zübükzade İbraam Bey’in kandırmalarından bir kere etkilememiştir ki buda
zübüklük kavramına uygundur. Halkın uzun sürelerdir Zübükzade İbraam Bey’in
dolandırıcılıklarından etkilenmesi zübüklük kavramının etkileri ve sonuçlarının
anlaşılması için yazılmıştır. Aziz Nesin’in ortaya çıkardığı bu kavram kitap
sayesinde okuyucuya gerçek hayattaki zübüklükleri hakkında farkındalık
yaratmıştır. Aziz Nesin’in kitabındaki anlatıcıların ağzından yazması ve
anlatıcıları halktan karakterler olarak seçmesi bunun kanıtıdır.
KAYNAKÇA:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder