Parasız Yatılı



                Füruzan’ın ilk eseri olan Parasız Yatılı 1971 yılında Yapı Kredi Yayınları tarfından basılmıştır. Kitapta Füruzan’ın acıklı, yer yer insanın içine işleyen anlatımıyla toplumumuzun çok iyi bildiği hikayeler anlatılıyor. Kitabın temel teması ana-kız ilişkileri olmakla birlikte hikayelarin ana kahramanları çoğunlukla kadındır.


Piyano Çalabilmek:
             

           Hikayenin temel kahramanları küçük kız ve annesi Müberra’dır. Hikayeyi okuduğumuzda göze çarpan unsurlardan biri anne- kızın birbirlerine olan yabancılığıdır. Müberra saygın ve varlıklı bir ailden gelmektedir. Şu an yoksulluk içinde olan Müberra sürekli olarak geçmişine özlem duymaktadır ki bu da onun geçmişinden hala kopamadığının ve geçmişinde yaşadığının göstergesidir. Müberra’nın yabancı hissetmesinin bir göstergesi de şu an yaşadığı ortamdaki insanları, kocasını ve kocasının ailesini “dağlı” olarak nitelendirmesidir.

Ne de olsa kandır çeker. Dağlılara benzeyip çıktın.”(36)

 Müberra’nın kızına söylediği bu cümleler etrafındakileri nasıl nitelendirdiğinin bir kanıtıdır.

Ben şehirliyim. Babanla evlenecegim kırk yıl düsünsem aklıma
gelmezdi. “Varlık, onur görmüs konakların kızıydım” (34)
 Müberra’nın kendisini şehirli olarak anlatması “dağlı” olarak nitelendirdiği biriyle evlenmesiyle değişen sosyal statüsünü kabullenemediğinin göstergesidir. Bu kabullenememe durumu Müberra’nın neden etrafından yabancılaştığının kanıtıdır. Şu anki yaşam koşullarından sürekli şikayet etmesi, eski hayatına dönme arzusunun göstergesidir. Bu arzusuna ulaşamadığı için sürekli olarak kızına eski hayatından bahsetmektedir. Kızı için annesinin anlattıkları çok yabancıdır. O annesinin sürekli olarak anlattığı hayattan çok uzaktır.
Anlatırdı hep annem, gene anlatıyordu.
Onu çok yabancılıyordum.
Çevremizin dısındaydı anlattıkları.
Hele o piyano çalma lafı yok mu, en korktugumdu.
Çünkü piyanoyu biliyordum. (35)

          Bu sözler kızın annesini yabancılaştırdığının kanıtıdır. Ayrıca yabancılaştırmayı somutlaştıran en temel öge ise annesinin piyanoyu bilmesi ve çalabilmesidir. Piyanonun kız için bu kadar yabancı olmasının nedeni piyanonun hayatında yeri olmamasıdır.
         
          Mahallemizdeki Yavuz Sinemasında baştan sona piyano denilen aygıtı çalan bir adamın filmini görmüştüm. Büyük bür çalgıydı. Annemin anlattığının kimisine inanırdım am –zaten diğerleri bilmiyorum neydi- piyano denilen şeyi çalmak iş değildi. O da bir sinemada görmüş olmalıydı. Gerçi Yavuz Sinemasına gitmiş olamazdı. Çünkü sinamaya verilecek paramız yoktu. Mahallenin kızlarını kapıdaki saçsız adam sokuyordu içeriye.(35)

          Burdan yola çıkarak kız için piyanonun bu kadar uzakta yeri almasının nedeni piyanoyuı sadece sinemada görmesi ve sinemanın onlar için pahalı bir şey olmasıdır. Sinema onlar için bu kadar lüks iken annesinin bu lüksün içinde yer alan bir aleti bilmesi kızı korkutmaktadır. Ayrıca kızın içinde bulundduğu hayatı annesinin aksine kabullendiğini de görebiliriz.

          Babam beni Kozma’ya bir kere götürmüştü. (36)
         
          Annemin hiç dönülmeyecek kadar uzak bir yerde olduğunu düşündüm. Sanki anlattığı karışık bilinmez şeylerle o da çekip gitmişti. Çok acıdım ona. (37)

          Kızın babasıyla birlikte Kozma’ya – babasının bir arkadaşı ve yine babası gibi dağlı- gittiklerinde bunları düşünüyor olması annesiyle arasındaki durumun bir göstergesidir. Ayrıca annesiyle olan arasında olan uzaklığa rağmen kız annesinde nefret etmez, ona acır. Bunun nedeni ise sadece annesinin yaşadığı yeri yadırgayıp öteki durumuna düşmesidir. Çünkü kız yaşadığı yer itibariyle gayet normaldir. Hikayede anne- kızın arasındaki bu ötekileşme durumunun nedeni alt sınıf - üst sınıf ayrımcılığıdır. Anne kendini üst sınıfa ait görürken ailesinin alt sınıfa ait olduğunu düşünmektedir. Bu üst sınıf – alt sınıf olma durumu anne için şehirli olma yada dağlı olma durumuna göredir. Birbirlerini öteki olarak görmelerinin bir nedenide Müberra’nın aidiyet duygusuna sahip olamamasından kaynaklanır. Kendisini ailesinden farklı gördüğü için kızına karşı sevecen anne modelinden çok oteriter bir anne modeline yönelmiştir. Kızının dahi ona değilde dağlılara benzemesi Müberra üzerinde bir hayal kırıklığına neden olmuştur.Bu hayal kırıklığı Müberra’nın kızına karşı duygusal açıdan kırılgan olmasına neden olur.

Anne, yarın babam beni Kozma’ya götürür mü?
-Yarın Kadıköy’dekilere gideriz belki, dedi. Hem sen burada doğmadın,
Kadıköy’de doğdun.
-Biliyorum. Yarın Kozma’nın oraya gitmek istiyorum. Kadıköy’e
gitmek istemiyorum.
-Sen de beni sevmiyorsun, dedi annem, ben talihsiz  bir kadınım(41)

Kızıyla arasındaki bu konuşma kırılganlığının kanıtıdır. İçinde bulunduğu aidiyetsizlik duygusundan kurtulmak kızının da kendi gibi olduğunu düşünmek istemektedi. Müberra. Kızının Kadıköy’de doğmuş olması onun da kendi gibi olduğuna inanmasını desteklemektedir. Kızı ise Müberra’nın aksine yaşadığı ortamda bulunan onun için yabancı olmayan birine Kozma’ya gitmek istemektedir. Kızı için annesini ötekidir, annesi için ise kızı ötekidir.


Yararlandığım Kaynaklar ve Daha Detaylı Bilgi İçin:

http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0003251.pdf 
http://www.turkishstudies.net/sayilar/sayi21/39-basselma875(Duzeltme).pdf
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=17269&sa=130181153


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder